5 Eylül 2011 Pazartesi

İslamın İbadet Kaynağı:Güneş Kültü(4)

Sabiiliğin Tapınakları,Kur'an'da “Tanrı Adının Çok Anıldığı Tapınaklar” Arasında Anılıyor

Sabiilik nasıl kitap ehlilerin inandıkları dinler arasında anılıyorsa,Sabiilerin tapınakları da Tanrının adının çok anıldığı tapınaklar arasında anılıyor Kur'an'da.Böylece hem öteki dinlerle bir süre birlikte yaşama-ki ezici güç sağlanıncaya dek bu politika izlenmişti-hedeflenmekte,hem de kendini öteki dinlere,inanırlarına kabul ettirme amaçlanmaktaydı bir zamanlar.

“Onlar(müslümanlar) haksız yere ve yalnızca 'Rabbimiz Tanrı'dır dediler diye yurtlarından çıkarılmışlardır.Eğer Tanrı insanlardan kimileriyle(kimilerini kullanarak)kimilerini savmasaydı(yani müslümanları kullanıp putataparları savmasaydı),Tanrı'nın adının çokça anıldığı 'savmaa'lar(sabii tapınakları),biy'alar(Hıristiyan kiliseleri),'saluta'lar(Yahudi tapınağı) ve mescidler hep yıkılırdı.Elbette ki Tanrı,kendisine yardım edene yardım eder.Kuşku yok ki,Tanrı kuvvetlidir,azizdir.”(Hac Suresi,40.ayet)

Müslümanların,Mekkelilere karşı silaha sarılmaları,burada bir gerekçeye bağlanıyor.Müslümanlar,yalnızca "Rabbimiz Tanrıdır" dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar demekle de Mekkeliler kınanmış oluyor.Oysa,Müslümanlar da birçok din inanırını,örneğin Kurayzaoğulları'nı yurtlarından çıkarmışlardı.Üstelik peygamberin önderliğinde,üstelik aradaki antlaşmayı da tek yanlı bozarak ve üstelik kimi insanlarını hayvan gibi boğazlayarak...Bunu belgelere bağlardık.Ama burada konumuz bu değil.

Bu ayette geçen savami,savmaa sözcüğünün çoğuludur.Bu sözcük,Müslüman Kur'an yorumcusu ve Arap dilbilimcilerinden birçokları da kabul eder ki,Süryanicedir ve Sabii tapınağına verilen addır.İbn Kuteybe'nin “Te'villu Müşkili'l-Kur'an”ında şöyle denir:

“Kur'an yorumcuları der ki:Savami,sabiilerin,biya Hıristiyanlarındır,Salavat,Yahudi kiliseleri,mesacid(mescid) de Müslümanlar'ındır.”

Süyuti de,savmaaların,ibadet yeri demek olduğunu belirttikten sonra,bu ibadet yerlerinin Sabiilerin olduğunu yazıyor.Kurtubi de,savmaanın yüksek bina anlamında olduğunu ve bu adın verildiği tapınakların,İslam öncesi dönemde,Hıristiyan rahiplerine ve Sabii ibadetine ayrılmış bulunduğunu belirtir.Ve Bunu,”Katade”nin görüşüne dayandırır.F.Razi de,bu görüşle birlikte “salavat”ın,Sabiilere ait tapınaklar olduğu yolundaki görüşe de yer veriyor.

Bu,şunu açıkça ortaya koyuyor:Kur'an da,Güneş Kültünün ağırlıklı olduğu Sabiilik dinin tapınaklarını tanıyor ve bu tapınaklarda da Tanrının adının çok anıldığını açıklıyor.Ve bunu,Müslüman Kur'an yorumcuları da kabul etmek zorunda kalıyorlar.Dolayısıyla Kur'an,Güneş Tapımının da içinde yer aldığı,ağırlıklı olduğu dini;Sabiilerin geçtiği ayetlerle olduğu gibi bu ayetle de tanımış,dahası Tanrısal bulmuştur.

Kabe Bir Güneş Tapınağı Olarak Yapılıp Kullanılmıştır

Tahsin Mayatepek'in raporunda,Kabe'nin yapısı,başka yapılarla,Meksika'daki ve başka yerlerdeki güneş tapınaklarıyla karşılaştırılmakta ve Kabe'nin de Güneş Tapınağı olarak yapıldığı sonucuna varılıyor.

Bu sonucu destekleyen bilgiler,Müslüman yazarların,Mes'udi gibi ünlülerin kitaplarında vardır.

Mesudi Mürucu'z-Zeheb adlı kitabında,dünyanın büyük tapınaklarını,7 yıldız(Güneş,Ay ve öteki beş gezegen) adına yapılmış 7 büyük tapınakı anlatırken şunları da yazıyor:

“Bir kavm(topluluk)şunu ileri sürdü ki:'El Beytü'l Haram(Ka'be) geçen çağlar boyu,çeşitli yüzyıllar içinde hep saygı görmüştür.Çünkü o,Zühal(Satürn) Evi'dir.Zühal onu sürekli edinip tutmuştur.Çünkü Zühal,sürekli kalıcılık da ister.Onun olan bir şey ne yitip gider,ne de dönüp dönüşür.Ve saygı görmekten geri kalmaz.'Sonra kötü nitelikler taşıdığı için burada anlatmaktan kaçındığımız şeyler de söylediler.”

“Aradan uzun zaman geçince,Tanrı'ya yaklaştırsınlar diye putlara tapar oldular.Yıldızlara tapınma yoluna gittiler.

“Bunlar dediler ki:El Beytü'l Haram(Ka'be) 5(gezegen) ile birlikte iki ışık verenden(Güneş ve Ay'dan) oluşan 7 yıldız adına yapılma 7 saygın tapınaktan biridir.”

Mes'udi,Sabiilerin tapınaklarını da anlatıyor.Geniş açıklamaları içinde şunları da yazıp açıklıyor:

“Sabiilerin tapınakları içinde şunlar da var:Başak tapınağı,suret tapınağı,nefs tapınağı.Bunlar dörtgendirler.Zühal tapınağı:Altıgendir.Müşteri(Jüpiter)tapınağı:Üçgendir.Merih(Mars)tapınağı:Dikdörtgendir.Güneş tapınağı:Dörtgendir.Utarit(Merkür) tapınağı:Dörtgen içinde üçgendir.Ve Ay tapınağı:Sekizgendir.”

Buradaki bilgilere göre,7 yıldızdan biri için yapılmış olduğu daha önceden belirtilen,ama kimilerinde Zühal(Satürn) için yapıldığı ileri sürülen Kabe'nin Güneş tapınağı olması gerekir.Çünkü burada Güneş tapınağının dörtgen,Zühal tapınağınınsa altıgen olduğu belirtiliyor.Kabe dörtgendir.

Mes'udi'nin burada verdiği bilgi,birçok kaynakta yer aldığı gibi,Şehrestani'nin el Milel ve'n-Nihal'inde aynen yer alıyor.

Ne olursa olsun,Kabe'nin 7 yıldızdan biri adına yapıldığı ve tapınmaların nice zamanlar o yıldız için olduğu üzerinde birçok tarihçi,din tarihçisi ve araştırmacısı birleşiyor.Ve açıkça ortaya çıkıyor ki,Kabe bir sabii tapınağıydı başlangıçta.

Birçokları gibi İbn Hazm'ın da,sabiilerden,tapınaklarından,ibadetlerinden söz ederken yazdıkları arasında şunlar da var:

“Ancak onlar(Sabiiler),7 yıldıza ve 12 burca saygı göstermek gerektiğini söylerler ve bunların suretlerini tapınaklarında yapıp bulundururlar.Bunların kadim(öncesiz ve sonrasız) olduklarını da söylerler.Bunlara kurbanlıklarla ve darıyla yakınlaşmaya çabalarlar.Bir gündüz ve gece içinde,Müslümanların namazlarına benzer 5 vakit namazları vardır.Ramazan ayında da oruç tutarlar.Namazlarında,Ka'be'ye,el Beytü'l-Haram'a, dönerler(kıbleleri Ka'be'dir).Mekke'ye ve Ka'be'ye saygı gösterirler.Ölü etini,kanı,domuz etini haram sayarlar.Müslümanlara haram sayılan kurbanları onlar da haram sayarlar.Hindistanlılar da Buda'ya yıldızlar adına tasvir ve saygı anlamında buna benzer bir yol izlerler.Arap toplumundaki putların kökenini de bu oluşturur.”

Her şeyi ortaya koymuyor mu yazılar?

Şu gerçekten inanıp ibadet eden Müslümanlar birtakım şeylerin içyüzünü bilseler ne iyi olur!Bilseler ki namazları,oruçları aslında yıldız tapımından,Güneş tapımından,Ay tapımından,yani bu gök cisimleri simge yapılarak yapılan tapımdan,kısacası Sabiilikten kaynaklanıyor;o zaman bunları yerine getirmek için zamanlarını ve kendilerini tüketirler mi?Bilseler ki 5 vakit namazda yöneldikleri Kabe,aslında simgesel de olsa,falanca yıldıza,Güneşe tapınma için yapılıp kullanılmıştır;o zaman Tanrının evi sayıp,oraya yönelirler mi?Ve bunu ülkemizin insanları bilse;yok "farz hacdır",yok "Umredir" deyip,Mekke yollarına düşerler mi de çoluk çocuğunun yiyeceğini,varını yoğunu alıp götürür mü oralara?Ah bir bilebilseeler!Ama sayıları hızla artırılan din okullarında üretilen din adamları,ayrıca Anayasaya da sokulan zorunlu din eğitimi(daha doğrusu İslam eğitimi) buna yol verir mi?Ve de çıkarcı politikacı kesim?..

Yukarıdaki açıklamada,Sabiilikteki tapınma biçimlerinin Hindistan kesimlerinde de bulunduğu dile getiriliyor.

Bu tapınma biçimlerinin asıl yurdu neresidir acaba?

Sabiiliğin Öteki Dinlere de Geçen İbadetlerinin Asıl Yurdu Neredir?

Araştırmacıların ileri sürdükleri çeşitli.

Tahsin Mayatepek'in raporunda belirtilenlere göre,bu tapınma biçimlerinin asıl yurdu,Orta Asya.

Anıtkabir'de bulunan ve çok yerini Atatürk'ün altını çizmiş ve incelemecilerin dikkatlerini çekmiş olması nedeniyle,Atatürkçü ve çok değerli bilim adamı,araştırmacı olan Gürbüz Tüfekçi'nin Atatürk'ün Okuduğu Kitaplar adlı kitabında önemli bir kesimi yer alan bir araştırmaya göreyse:”Ana yurt:Kaybolmuş Mu Kıtasıdır.”

Bu araştırmanın Önsöz'ünden,Tüfekçi'nin kitabında yayımlananlardan bir kesim şöyle:

“Bu eserdeki bütün ilmi hakikatler iki kısım eski tabletlerin tercümeleri üzerinde istinad etmektedir.Bunlar birçok sene evvel Hindistan'da bulduğum Naacal tabletleri ve yakın zamanlarda Meksika'da Will Niven tarafından bulunan 2500'den fazla büyük bir taş tablet koleksiyonlarıdır.

“Bu iki kısım aynı orijine maliktir;zira her ikiside Mu'nun mukaddes esrarlı yazılarından alınmadır.

“Naacal tabletleri Naga sembol ve harfleriyle yazılmıştır;menkabelerin söylediğine göre ana vatanda yazılmış,ilk defa olarak Burma ve sonra Hindistan'a getirilmiştir.Naacal'larn Burma'yı 1500 sene evvel bırakmış olmalarına,tarihin şahadeti ve bu tabletlerin fevkalede eskililiğini ispat etmektedir.”

“Bu Amerikan tabletlerinin şamil olduğu bazı mevzular şunlardır:

“Hılkatin hayat ve orijininin en küçük noktalarına kadar tarifi 'Dört büyük kozmik kuvvetin' orijin ve harekatı,1000'den fazla tablet bu mevzua hasredilmiş ve sonuncusu olmakla beraber haizi ehemmiye olan-Kadının yaradılışı.

“Şarkta tesadüf ettiğim Naacal tabletleri muhtelif mevzular üzerine noksan parçalardan ibaretti.Meksika tabletleri Naacal'dakileri yalnız teyit etmiyor,fakat birçok noksan yerlerini de tamamlıyor.

“Bu tabletlerin ileri sürdüğü vakaların doğruluğunu,mümkün olduğu kadar ispat için birçok seneler çalıştım.Şayanı alaka olan bu Naacal tabletlerindeki yazıların ispatına araştırma tetkikat ve tetebbula elli seneden fazla bir zaman sarfettim.Elan hiçbir yanlışa tesadüf etmedim.

“Meksikadakiler,Naacaldakiler gibi,arzın bir zamanlar biçok hususlarda bizimkine faik,tasavvuru imkansız eski bir medeniyete malik ve modern dünyanın tanımaya yeni başladığı mühim bazı esaslarda daha ileri olduğu kanaatini bana mutlak surette veriyor.Bu tabletler,diğer eski vesikalarla beraber Hindistan,Babil,İran,Mısır ve Yucatan medeniyetlerinin,ilk büyük medeniyetin sönen korları olduğuna dair şayanı hayret hakikatlerin şahitliği yapmaktadırlar.

“Bu kitabın ilk tabının esasını teşkil eden şark Naacal tabletleri eski insanlara dair hayretengiz bir tarihtir.”

Araştırmanın bir başka sayfasından

“Adn(cennet) bahçesi Asya'da değil,şimdi Pasifik Okyanusuna batmış olan bir kıta idi.Mukaddes kitaptaki hilkat hikayesi-yedi gün ve yedi gece kıssası-en önce Nil halkından yahut Fırat vadisinden değil,şimdi bu yok olmuş kıtadan,Mu'da insanın ana yurdundan gelmiştir.

“Bu izahlar,Hindistan'da uzun zamanlar beri unutulmuş olduğu halde benim keşfettiğim mukaddes kitabelerdeki kayıtlar başka memleketlerdeki birtakım tarihi kayıtlar üzerinde tahkik olunabilir.

Bütün bu kaynaklar,bundan elli bin yıl önce 64 milyon nüfus barındıran bu acaip memleketin o zaman,bugün medeniyetinden daha yüksek bir medeniyete sahip olduğunu söylemektedir.Bunlar,anlattıkları başka şeylerin yanında,esrarengiz Mu topraklarında ilk insanın yaradılışını da hikaye etmektedirler.

“Bu kitabelerde yazılı olan şeyleri,yazılı eski vesikalardan,tarih öncesi harabelerinden ve jeolojik hadiselerden çıkarılan eski medeniyetler hakkkındaki bilgilerimizle kıyaslayıp anladım ki bütün bu medeniyet merkezleri kültürlerini müşterek kaynaktan,Mu'dan almışlardır.”

Buradaki üçüncü paragrafın bir bölümü,Tüfekçi'nin kitabında yer almamakta.

Araştırmanın,Tüfekçi'nin kitabında yer almayan sayfalarından bir resim:
 -Bu resim de Tüfekçi'nin kitabında bulunmamakta.

Kuşkusuz Güneş Tapımı,Ay Tapımı,Yıldız Tapımı vardır.Ama yukarıda belirtildiği gibi,bu tapımlardaki Güneş,Ay ve yıldızlar,birer semboldür.Yani asıl amaç,hepsinde saklı olduğuna inanılan Yüceler Yücesi Güçe yakınlaşmak,ulaşmaktır.Putatapar sayılanların tapımları da bu niteliktedir.Kur'an'da putataparlara,putlara neden taptıkları sorulduğunda onların,”Bizi Tanrı'ya yaklaştırsınlar diye bunlara tapınıyoruz.”(Zümer Suresi,3.ayet) dedikleri anlatılır.Ama Kur'an ve İslam dini,sanki temelden yeni,tümüyle başka bir şey getirmiş gibi,putataparların Tanrıya ortak koşmalarını kabul etmiyor.Oysa bir çeşit Tanrı ortakları olarak,putların yerini melekler almıştır İslamda.Daha önceki dinlerde olduğu gibi.Adların ve söyleyiş biçimlerinin dışında değişen bir şey yok.Tektanrıysa putatapar denen kesimde de vardı,çoktanrıysa tektanrıcı diye ortaya çıkmış olan dinlerde de(melekler ve bunlara verilen etkinlikler anımsanırsa) vardır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder